Diş İmplantının Tarihsel Gelişimi şu şekilde ilerlemektedir. İmplant sanılandan çok eski bir tarihe dayanan tedavi yöntemidir.
Tam kanıtlar olmaması ile birlikte implantasyon hakkında ilk çalışmalar M.Ö. 6000 yıllarında Orta Amerika ‘ da Mayalar
tarafından yapıldığı bilinmektedir.
– 1010 yıllarında Arap cerrahı Abdulkasis reimplantasyon üzerinde çalışmıştır.
– 1809 ‘ da Maggialo, altın kökleri pivo ayağı olarak tarif etmiş ve implant tariflerine uygun
ilk teorileri ortay atmıştır.
– 1806 ‘ larda Lister , bu konuda antisepsi üzerine çalışmalar yapmıştır.
– 1887 ‘ de Younger, açılan kaviteye diş implante etmiştir.
– 1887 ‘ de Haris, üzeri platin kaplı kurşun kök uygulamış, bunu kron kısmını porselenden
yapmıştır.
– 1888 ‘ de Berry, kurşun kökler teklif etmiş, 1889’ da Lewis, platin kökler üzerinde porselen
dişler kullanmıştır.
– Edwars (1889) , Rhomenski (1891) ve Gram (1898) ‘ de suni porselen kökleri, lastik ve
gütaperkayı tutuculuğu arttırmak için kullanmıştır.
– Wright, Hilischer, von Heyden, Behrend ve Frank (1891), Bonwill (1895), C.Boyne (1898
‘ de altın iridyum çivileri ve kapsülleri tek dişe destek olması için veya totallerde tutuculuğu
arttırmak için kullanmıştır.
– 1900 ‘ de William Lane, açık kemikte yumuşak dokudan çok daha fazla aseptik çalışmayla
başarıya ulaşılabileceğini belirterek implantolojiye yeni bir yön vermiştir.
– 1901‘de Greenfield, iridioplatinumdan kafesli bir kemik içi implantı denemiştir, 1913’te bu
çalışmasını daha da modifiye eden bu yazarın uygulaması çok önemlidir.
– School 1905 ‘ de porselen kökleri implante etmiştir.
– 1906 ‘ da Hentle, biri porselen diğeri kauçuktan iki kök implantı uygulamış; porselen 3
ay,kauçuk ise 2 yıl stabilitesini muhafaza etmiştir.
– 1909 ;’ da Ablin Lambotte, Al, Ag , Cu , Mg ve yumuşak çelikten mamul üzerine,
altın,nikel kaplı apareyler yapmış ve doku reaksiyonunu izlemişlerdir.
– Leger Darez, 4 ayrı parçadan meydana gelen vidanın döndürülmesi ile uzayabilen bir
implantı 1920 ‘ de uygulamıştır.
– 1920 ‘de Bricke suni sokete fildişi kökü uygulayarak üzerine Richmond-pivo
yerleştirmiştir.
– 1932 ‘ de Brill, çene kemiğine tüneller açarak ve gümüş çiviler yerleştirerek buranın
epitelle kapanmasını bekleyerek daha sonra bu çivileri altınlar ile değiştirmeyi teklif etmiş ve
böylece retansiyon sağlanabileceğini ileri sürmüştür.
– 1936 ‘ da Venable, Stuch ve Beach yaptıkları araştırmada, doku sıvıları ile temasa gelen
metallerin belirli miktarda akım meydana getirmekte olduğunu tespit etmiş, dolayısıyla açığa çıkan
ölü partiküllerin canlı hücre üzerindeki etkilerini incelemişlerdir. Bu çalışmalar sonucunda
vitalliumun özellikleri hakkında bilgilendirilmiştir.1937 ‘ de Müler, platin döküm kökleri porselen
kaplayarak uygulamış, Yvurhman, U biçimli köprü çapaları kullanmış, Schneider ise altın destekli
fildişini implant materyali olarak kullanmıştır.
– 1939 ‘ da Alvin E Strock ve Mases Strock kardeşler, çeşitli vitalium vidaları ve plakları
çene kemiklerine uygulamış ve açık redüksiyon operasyonları gerçekleştirmişlerdir.
– Cameron, Henderson ve Speed 1940 ‘d vitaliumun, non-iritan olduğu ve doku tarafından
yabancı madde olarak kabul edilmediğini ortaya atmışlar ve eklem rekonstrüksiyonunda
kullanmışlardır.
– 1949 ‘ a Rossi, akril kökler üzerinde çalışmıştır.
– 1950 ‘ de Jaskarzec, vidaları köprü ayağı olarak kullanmıştır.
– 1950 ‘ de Lew, subperiostal implant tasarımlarında pek çok modifikasyonlar yaparak bu
yöntemi geliştirmiştir. Bugün bile kullanılan bazı implant tasarımlarını çizmiştir. Linea obliqua
externa sınırını, linea mylohyoidea sınırını, mentolabial implant sınırını belirtmiştir. Yazar bu
çalışmalarını direkt kemik ölçüsü alınarak elde edilen modeller üzerinde gerçekleştirmiştir. Bu arada
1955 yılına dek süren çalışmalarında,üst çene subperiostal implantlarda da en ideal tasarımı elde
etmiştir.
– Jermyn , Cranin , Mentag ve Linkow da aynı yıllarda başlamak üzere Geshkoff, Goldberg
ve Lew ‘ in teknik ve uygulamalarını daha da geliştirmişlerdir.
– 1950’ de, Fransız Dandayve Amrikalı Stanler , J. Behrman, kemik içine yerleştirdikleri
mıknatıslı krom-kobalt alaşımı implantların uzun yıllar alt çenede başarılı bir biçimde
kullanılabildiğini rapor etmişlerdir.
– 1951 ‘ de Skinner, bukkolingual kemik içi tüpleri tavsiye ederek, protezin buraya çiviler
aracılığıyla fiske edilebileceğini ileri sürmüştür.
– Yine 1951 ‘ de W.Ogus, Fransız Parant, La Rosa. Werne, Güney Amerikalı ve Fransız
Sabrasi Mazotto,Audero gibi araştırmacılar subperiostal implantlarda başarı için direkt kemik
ölçüsünün her zaman tercih edilen bir yöntem olduğunu savunmuş ve uygulamışlardır.
– 1951 ‘ de Dahi ve Lenhart İzikovvitz İsveç’ te yeni bir çalışma ortaya
koymuşlardır.supraplant adını verdikleri u tekniğe göre tek taraflı sonsuz ağızlarda, desteklerden
birisi (öndeki) Prepare edilen diş iken, diğeri e mukoza altına yerleştirilen protezin uzantısı olmuştur.
Başarıyla kullanılmasına karşın hijyenik koşulların hekim tarafından sık sık kontrol edilmesi gerekli
olmuştur.
– 1952 ‘ de John E. Bremnon da halka tipi mukoza bağlantılı barlı implantları uygulamıştır.
-1953’ de Bodine,implantolojide cerrahi girişim kadar Protetik üst yapının da önem
taşıdığını belirterek bu konuya eğilmiştir.
– Yine 1953’ de Knovvlton, çiğneme basıncının implant aracılığıyla dokulara iletilmesini ve
etkilerini incelemiştir.
– 1954 ‘ de Herschfus, implant çevresindeki dokuların histopatolojik incelemesini
gerçekleştirmiştir.
– 1954 ‘ de L. Marzioni, Sonza ve Bruno endodontik implant fikrini ortaya atmıştır.
– 1955 ‘ de Zeppani, yine bir İtalyan olan Formiggi ‘ nin izini takip ederek kemik içi spiral
implantlar ile ilgilenmiştir. Araştırmacı implantı, histopatolojik ve magnogafik olarak da
incelemiştir.
– Lehmen 1955 ‘ de vidalandıkça açılarak daha fazla retansiyon sağlayan halkalı bir implantı
başarıyla uygulamıştır.
– 1959’da Parisli teknisyen Pretto, trombon implant fikrini ortaya atmıştır. 196’ de
Chercheve, Formigi’ nin tarif ettiği implantı daha da geliştirerek spiral-shaft implant tasarımını
ortaya koymuştur.
– 1962’ de W. Christensen, transfikse vidaları kendi geliştirdiği alet yardımıyla uygulamıştır.
Bu alet, vidalar için uygun kanal açmaya yarıyordu. Genel anestezi altında yapılan bu uygulamalarda
oldukça başarılı sonuçlar elde edilmiştir.,aynı yıllarda dar bölgeler için M. Chercheve,narrow-ridge
adını verdiği tantalyumdan yapılmış implantları kullanmıştır.
– 1963’ de Muratori , Formiggi’ nin implantlarını daha başarılı sonuçlar elde ederek
uygulamış, 1967’ de bunları daha da geliştirmiştir.
– 1963’ de L.I. Linkovv adlı Amerikalı araştırmacı, vent-plant adlı kendi kendine vidalanarak
çene kemiğine fiske olabilen pencereli implantları kullanmıştır.
– 1965’de Jacques Sciolam, tripod tarzında implantları uygulamıştır.bu teknikte kemik içine
30-45 derecelik açılar ile çakıldıktan sonra otopolimerizan akril ile birbirine tutturulan üç ya da dört
çivi kullanılmaktaydı. Tantalyumdan yapılan bu çiviler, anguldruvaya takılan özel adaptörlerle
kemik içine uygulanmaktaydı ve özellikle üst çenede kullanılmak üzere tavsiye edilmekteydi.
– 1966’da Spaniard Peron-Andres, spiral–shaft tipi implantları geliştirmiş ve uygulamıştır.
– Trattner, Lew ve Linkow da aynı yıllarda Formiggini implantların modifikasyonlarını çift
ünite halinde modifiye ederek uygulamışlardır.
– 1966’da M. Chercheve, Rahphael Chercheve, Iylarcel Polfersollier protezler için daha
radikal bir sistem olan transfikse vidalar üzerinde çalışmış ve uygulama yapmışlardır.
– 1966’da Bordan ve R. Azovlay, farklı eksenlerde ve iki paralel uzantısı olan bir çift
implantı bir bar yarımıyla fiske ederek ön alt çeneye yerleştirmişlerdir. Linkow, bir olguda buna bir
vent-plant ilave etmiştir.
– 1968’de Sami Sandhaus, sentetik safi ile kaplanan implantların daha başarılı olacağını
savunmuş ise de Linkow, içlerinden bir tanesi sentetik safir ile kaplanmış olan bir dizi implant
uyguladığı olgulardan en fazla rezorpsiyonun bu materyal ile kapladığı implant çevresinde
gözlendiğini bildirerek bu teklifi çürütmüştür. L.I. Linkow’un 1968’de teklif ettiği blade-vent adı
verilen kemik içi implant türü başarılı sonuçlar sağlamıştır ve günümüzde halen kullanılmaktadır.
– 1975’de Mühlemann, bir implantın makroskobik şeklinin ve biokompabilitesinin yanında
mikromorfolojik yapısının da çok önemli olduğunu ileri sürmüştür.
– Schroeder,uzun yıllar implant ile kemik arasındaki sınırda histolojik incelemeler yapmış ve
bu stabil kemik-implant birleşmesini ankiloz olarak adlandırmıştır.
– Branemark, çalışmalarına ilk olarak 1965 yılında başlamış, sabit seramik implant
birleşimini tanımlamış, histolojik olarak da ispat etmiş ve osseointegrasyon kavramını oraya atmıştır.
– 1984’de Steinemann ve Straumann, 1979’da ve 1986’da Ledermann var olan farklı iki
sertlikteki titanyum yüzeylerinden başka, titanyum plazma sprey tabakasının da osseointegrasyon
için şart olduğunu belirtmişlerdir.
– 1987’de Wahli Tuschewitzki, Donath, Moser ve Nentwig gibi araştırmacılar tarafından
yapılan yayınlarda bu plazma-sprey katmanının olumsuz yönleri ortaya konmuştur.
– Tacobs Kramer ve Pielsticker adlı yazarlar implantolojik ve Protetik gereksinim gösteren
dişsiz ve atrofik alt çene alveoler kret endikasyonunda, Koch (1976) ve Kirsch (1982) tarafından
geliştirilen İntramobil silindir implantları 1985’den itibaren kullanmışlardır.
– 1974 yılından beri yapılan klinik çalışmalar sonucunda tek veya çift taraflı serbest
sonlanan alt çene dişsizlik olgularında alternatif olarak ITI implant tipi geliştirilmiştir.
– Günümüzde yine bir grup araştırmacı dişhekimi ve diş teknisyeni, oral implantoloji ile ilgili
bazı problemleri tartışmak için bir araya geldiler ve düşüncelerinin birleşmesiyle istenilene uygun
teknik özellikleri taşıyan altı yıllık bir klinik deneyimden geçmiş olan implant tipi geliştirdiler; HA-
TI (Hand-titanschraııben Implant) ilk kez 1985’de implante edildi.
– 10 yıldan fazla süredir yapılan çalışmaların olumlu sonuçları TPS vida implantların dişsiz
alt çenelerde çok sağlıklı bir biçime kullanılabildiğini göstermiştir.
– Linkow, Branemark, ITI, IMZ,Tremante, LEDERMANN, Münch, Herkowiz ve diğerleri
Protetik olarak diş telafisi için 12’den fazla implant sistemini piyasada rekabete sunmuşlardır.
Yorum Yok